JAMES BAİLLİE FRASER ve ANNİE BRASSEY'DEN TÜRKİYE NOTLARI

JAMES BAİLLİE FRASER (1835)

EDİRNE

"... Edirne , Avrupa  Türkiye'sini merkezinden sonra gelen en büyük kentlerinde biridir. Alçak tepeler arasında yüksek bir alana Meriç'in zengin vadisine kurulmuştur; tarlalar, meralar ve bahçelerle çevrelenmiştir. Pek çok camii vardır, minareleri kırmızı damlı evleri arasında hoş bir görünüm arz eder. Birkaç çarşı vardır, bunların olağanüstü bir özelliğine rastlamadım. Çarşıları gezerken ilgimi çeken bir nokta, çok çeşitli gelenekleri olan değişik insanlara rastlamam oldu . Özellikle Rumlar ve dükkanlarda satış yapan sevimli Rum kadınları güzel bir görüntü sergilemekteydi. Kentte 17.000 ev 85.000 nüfus vardı . Çoğunluğu ticaretle uğraşıyordu. 1828 Rus İşgali sırasında nüfusun ticaretle ticaretle uğraşanları azalmış, fakat şimdilerde bunların yeniden çoğalmakta olduğu görülüyor."

ANNİE BRASSEY (1878)

SELİMİYE CAMİ EDİRNE


"... İlk ziyaretimizi, doğu çarşıları içinde en fazla yerel renge sahip olan Ali Paşa Çarşısı'na
yaptık. Yüz metre uzunluğunda ve oldukça yüksek olan çarşı, yerleşik satıcıların işgal ettiği küçük dükkan sıraları yanında, turkuazlar, halılar ve işlemeli kumaşlar satan Acemler, halılar, perdeler
ve işlemeler satan Balkanlılar, mallarını elden çıkarmak için- hemen hemen her yerde dolaşan madrabazlar gibi seyyar satıcılara ayrılmış meydanlar içeriyor. Burada, böyle bir yerde
görülmeleri insanı oldukça şaşırtan Fransız saatleri ve mücevherleriyle dolu tezgahlara da rastlanıyor.değin Türkiye'nin ilgi çekici köşelerinden biri olan Eski Saray'ın kapısına giden bir köprü var.

Bu saray, Osmanlı İmparatorluğu'nun en parlak dönemlerinde yapılmış ve bu türün ayakta kalan tek anıtıymış. Ne yazık ki, 17 Ocak 1878'de, yan tarafta depolanmış olan cephaneleri Bulgarlar'ın elinden kurtarmak için patlatmak isteyen Türkler tarafından kazara tahrip edilmiş. Eski Saray'ın kulesi bir yıkıntı yığınından ibaret, yalnızca dış merdiveni ve mermer iç avlusu kalmış .Valide Sultan'ın hamamı da yok olmuş; Büyük kapısı ise hala ayakta; fakat Sultan'ın önemli konukları kabul ettiği yandaki küçük bina tamamen içten yıkılmış ve arta kalan birkaç parça bile süslemelerinin ne kadar güzel olduğunu göstermeye yetiyor.

Daha sonra bizi götürdükleri II.Selim Camisi dünyanın en güzel camisi, Kubbesi Ayasofya'nınkiler gibi güzel mozaiklere sahip değil fakat ondan daha büyük. Bu yapıda, harika Acem çinileri, koyu ve açık mavi bir fon üzerine en güzel doğu stilinde yazılmış ve nefis desenli Acem bordürleriyle süslenmiş Kuran'dan parçalar bulunuyor.

Ortada yer alan taştan yontulmuş tek lale caminin yerinin, sahibinin halifeye bıraktığı bir lale bahçesi olduğunu hatırlatıyor. Kurban Bayramı olduğundan cami avlusunda herkes oyun, salıncak gibi eğlencelere dalmıştı; her yer şekerleme ve meşrubat satıcılarıyla doluydu; Bayramlıklarını giymiş kalabalık son derece canlı ve neşeli görünüyor, Türk çocukları yanlarındaki dev gibi Rus askerlerine aldırmayıp salıncakta sallanıyorlardı. Dışarıda, duvarlara dayanmış mülteciler sabırla günlük yiyecek dağıtımını bekliyordu. Çocuklar bile bağırmak ve yakınmaktan vazgeçmişlerdi; saki, hareketsiz ve kayıtsız oturmuş bu çocukları genç satıcılar zannedebilirdiniz. Farklı uyruklardaki bu insanların nasıl da kolayca kaynaşmış ve bu dar, pis ve kalabalık sokaklarda yan yana rahatlıkla yaşar görünmeleri dikkatimi çekti. .. "

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KARS İLİ COĞRAFYASI

Salalah Rehberi

Busan Görülecek Yerler